Friday 31 October 2008

Aardman'dan Creature Comforts - Pet Shop

Creature Comforts, Aardman'ın yaptığı bir stop-motion animasyon serisi. İnanılmaz bir seri, şimdiye kadar nasıl koymamışım bunu blog dolabıma şaşırdım. Herhalde hepsini zileyecem diye aklımdan çıkmış olmalı.
Çok çok başarılı ifadeler ve seslendirmeler, ayrıca harika bir ingiliz ironisi!
Bir çoğu var youtube'da. En çok youtube'da var.
Ben en çok buna gülmüştüm:

Creature Comforts - Pet Shop

Michael Dudok de Wit - The Monk and the Fish / Le Moine et le poisson

Michael Dudok de Wit - Father and Daughter

Michael Dudok de Wit Hollanda'lı. İngiltere'de okumuş. Animasyon yapıyor ve çocuk kitabı resimliyor. İşte. Bu tür animasyoncular hep aynı düşnüyor deme ki..
Father and Daughter'ın kaliteli bir videosunu buldum işte burda.
Bir diğer filmi de The Monk and the Fish ki o da çok güzeldir onu da bulursam derhal embedliyeyim.



Watch Father and Daughter in Family Videos  |  View More Free Videos Online at Veoh.com

Charming Hostess - A Relatively Calm Day

Charming Hostess'den de benim de ilk kez olarak dinlediğim 'A Relatively Calm Day' parçasını dinliyoruz:

A Relatively Calm Day


Bu arada Last Fm'e de en içten teşekkürlerimi ediyorum. Duyuyorsa burdan etmişken meselaaaa Minabla'ya yaptığı reçeller için, teyzeme beni dünyaya getirdiği, amcama da beni küçükken parklarda dolaştırıp deniz kenarında su atmaca oyunu oynadığı için teşekkürlerimi gönderiyorum kucak dolusu..AĞIZ DOLUSUUU!BÖÖÜÜÖÜÖÜÖÖ!

Sleepytime Gorilla Museum - Gunday's Child

Sleepytime Gorilla Museum'dan Gunday's Child dinliyelim:

Gunday's Child

Charming Hostess ve Sleepytime Gorilla Museum

Charming Hostess yeni keşfettiğim bir grup. Garip..
Aslında ben bulmadım, bana keşfeden biri verdi, hatta ona defalarca teşekkür de ettim bu paylaşım içün. Bir çok grubun üyesi olan üç tane hatun. Deneysel, Balkan, Çingene, Kuzey Afrika, Yahudi müziği yapıyorlar dolayısıyla sınıflandırmak anlamsız. Bu kadınlar aynı zamanda üniversitelerde master sınıflarında ders de veriyorlar ve birçok da workshop ve projelerle uğraşıyorlar. Belli ki klasik caz ve etnik müzikleri araştırıp çalışmışlar sesleri ve ifadeleri çok sağlam. Web siteleri:

http://charminghostess.us/index.html

web sitelerindeki Juke Box'tan dinleniyor birçok şarkıları.

Bir zamanalr bu kadınlardan biri olan bir tanesi (yeah cümleye gel)Sleepytime Gorilla Museum diye Avant-progressive rock, Experimental rock, Avant-garde metal diye tanımlanan, temeli -kendi dediklerne göre- modern klasik müziğe dayanan bir rock müziği yapıyorlar. Kendilerni de 'Rock Against Rock pioneers' olarak tanımlıyorlar, her yerde geçen bir cümle bu. Bazen ilginç bazen değiller ve Of Natural History albümü en ilginci kanımca..Herkes kendince çekidouvt etmeli elbette...
Ben ama bu arada kendilerinde yoğun bir King Crimson etkisi* ve tadı duydum! Evet bunu duyduğum zamanlarda hoşuma gidiyor olabilir!Ayrıca vokalde de David Bowie ve Elvis Costello duyuyorum evet duyuyorum!




1- Sleepytime Gorilla Museum
2- Charming Hostess


*Nitekim bu zaten bell'olan ve her yanda yazan birşeymiş, hatta Godspeed You Black Emperor da geçiyor SGM'nin geçtiği paragraflarda..

Thursday 30 October 2008

küçük animasyon denemeleri 02 - ışık

animasyon denemesi - 01 -Filozof Şekeri

Bergson'un şekeri..



Nedense hangi Quicktime formatına çevirirsem çevireyim, hızında böyle bir aksama oluyor. Ne yapayım..

Tuesday 21 October 2008

Raymond Briggs'in When the Wind Blows'u

Bugün Türkçe - Almanca gramer kitabının cevap anahtarı ekini almak için dışarı çıktığımda, birçok ilginç kitabı ucuza satan Joker isimli kitapçıya da uğradım. DVD reyonunda bir animasyon dikkatimi çekti. İsmini ezberleyip - çok zor oldu ezberlemesi, dükkana iki defa girmek zorunda kaldım...çünkü bir şekilde kendiliğinden ezbere yazılması gerekiyor bilginin, bilinçli olarak öğrenilecek birşey değil isim ezberlemek; bilmeden öğrenmek gerek. Mesela sesli olarak defalarca tekrarlayınca kulağım ezberliyor ve 'neydi isim?' diye ağzımı açtığımda ağzım, kulağımın duymak istediği şeyi söylüyor ağzım. Söylediğim şeyin ne olduğunu bilmeden sadece sesleri ezberlemiş oluyorum. Bir başka yol da ismi görsel havızaya kaydetmek, o zaman da resmi hatırlayarak buluyorum ismi: "
Hmm neydi? mavi üzerine sarı harflerr..aşağıda bulutlar...'B'ye benzer bi...hmm..grrs? ginns? ama bigins gibi değildi sesi..öyle olsa fark ederdim..briggins miydi? hmm yoo o kadar uzun da değildi..hmm.."
Olmadı ve tekrar girdim dükkana tabi. Briggs
- eve geri geldim ve filmi youtube'da bulup izledim. Kalitesi kötü gerçekten ama gene de izledim tam ekran yapmadan. Briggs'in, aynı isimli romanının animasyon haline getirdiği When the Wind Blows 1986 yapımı. Arka planda ve karakterlerin kullandığı eşyalarda gerçek filmle çizgi film karışık kullanılmış.
İlgiltere'de emekliye ayrılmış, şehir dışında yeşilliklerin arasında yaşayan yaşlıca bir çiftin, Sovyetler Birliği'nin (ya olsaydı) nükleer saldırısından sonra başlarına gelenleri anlatıyor. Çok kötü bir cümle oldu bu...Herneyse. Karakterler çok iyi çizilmiş. Hiçbir şeyden haberi olmayan emekli bir çift, mütevazı, tutucu. Adam, emekli olduğundan beri sıkılan ve hayatının eğlencesini her saat başı ajans dinleyerek geçiren bir ingiliz, karısıysa süreki yemek pişirip temizlik yapan bir kadıncağız. Her ikisi de dünya savaşı geçirmiş küçüklüklerinde.
Filmin başında komik bir hal olarak hissedilen her ne varsa film ilerledikçe kararmaya, gittikçe daha ürkütücü olmaya başlıyor. İçinde bulundukları durumu sanki fazla ciddiye alıyorlarmış gibi görünseler de iş kötüleştikçe ondan, vaziyetin vahametini inatla küçümsiyerek ve yok sayarak kurtulmaya çalışmaları insana inanılmaz bir çaresizlik hissi veriyor. Gerçekten de filmin başı ile sonu arasındaki his farkı ve bu farkın geçişi çok başarılı. '70 sonlarının gerginliği var...hani müziklerinde de filmlerinde de animasyonlarında da olan...O zamanarın morlu koyu mavili hayal dünyası.(mesela Ryan Larkin animasyonları) Sınırlarını ittiren, ışığa giden ama karanlık olan...Renkli ama renkleri de fazla dolgun olan. Pastel renklere bulaşmayan kararlı hayalcilik.
David Bowie'nin aynı isimli şarkısıyla açılıyor When the Wind Blows. Şarkı güzel elbet!

Film, sekiz bölüm halinde youtube'da:

When the Wind Blows



Friday 17 October 2008

Chris Landreth's Bingo

Bingo 1998 yapımı.


Watch bingo in Animation  |  View More Free Videos Online at Veoh.com

Chris Landreth's The End

The End 1995 yapımı.

Ryan


Ryan animasyonu ve psikorealizmle ilgili bir sayfa da bu:
cgv-psychorealism

Chris Landreth's Ryan

Bu animasyonu ilk olarak MSÜ'de Lamia'nın dersinde izlemiştim seneler evvel. Şimdi aldığım The Animation Show of Shows DVD setinde tekrar izledim ve ne kadar şahane olduğunu tekrar gördüm. Chris 1960 Canada doğumlu. Aslında mühendislik okuduktan bir süre sonra animasyon yapmaya karar veriyor. Filmleri:

Ryan (2004)
Bingo (1998)
The End (1995)
Franz K. (1993)
The Listener (1991)


Ve bu adam çok...ilham verici!



Ryan
Hochgeladen von superchomeur

Friday 10 October 2008

Üst kattaki lekeli hanım

Dün evi havalandırmak üzere tüm kapı ve pencereleri açmış mutfakta şarkı mırıldanarak makarna kaynatıyordum. Mutfaktan çıkıp odama doğru seğirtmiştim ki kapıdan içeri zarif adımlarla giren siyah beyaz birisini gördüm. Önce hayal gördüğümü sandım! Beni görünce dışarı doğru çıktı nazlı nazlı. En ince sesimle ona zarar vermenin aklımın ucundan bile geçmediğini belirttim, bana yavaş yavaş yaklaştı. Kapının önüne oturdum, o da yanıma gelip etrafımda dönmeye ve sürünmeye başladı. Bu zarif hanım benimle biraz lafladıktan sonra odama gelsin diye odamın kapısını açmaya gittiğimde kaçıp, üst kata çıkan merdivenlerin yarısına kadar çıkıp ordan bana baktı. Ben de hemen yanına koştum. Parmaklıkların arkasından kendini biraz daha sevdirip mırıldadıktan sonra bana şöyle bir bakıp seri bir şekilde üst kata çıktı. Çıktığı yerden tekrar aşağıya eğilip bana baktı ve birşeyler söyledi demirlere sürünerek. Ben de ona cevap verdim. Sonra biraz daha ilerleyip gene parmaklıklardan kafasını çıkararak bana baktı. Ardından bir anda yok oldu...Üç kere gidip geldim ve seslendim ama çıkmadı ortalığa. Neme lazım gene de kapıyı açık bıraktım. Bir zaman sonra, adımlarından yaşlıcana olduğunu anladığım bir teyze girdi apartımana, açık kapının ardına geçip kadının adımlarını ve nefes sesini dinledim: yavaş yavaş merdivenleri çıkıyordu. Üst kata vardığında sesinin inceliğinden anladım ki zarif kızla konuşuyor ve sonra bir kapı sesi...

Evet üst katımda yaşıyan problemli siyah köpeğin yanı sıra bir de zarif ve uçucu, siyah beyaz bir kedi hanım yaşıyor. Onunla akşam çayları içmek isterdim.
Almancayı yeterince öğrenince o nefesi öten teyzeye gidip tanışacağım.

Bunu Alman bir arkadaşıma anlattım, o da bana kediyle İngilizce mi Almanca mı konuştuğumu sorunca, ona Türkçe konuştuğumu söyledim. O da bana cevaben kedinin bu yüzden beni pek de anlamamış olabileceğini söyledi. Bense ona "Bilakis! Hayvanların dili yoktur. Dili olmayan bir varlığa dediğini anlatabilmen için kendini en iyi biçimde ifade ediyor olman gerekir ve bunu da ancak ana dilinle yapabilirsin" dedim. Bana "Aa bunu bilmiyordum!" deyince ben de ona "Bu benim teorim, sana söylemeden elbette bilemezdin!" diye cevap verdim. Ah ne saf bu Almanlar!

Alman anneyle alman çocuğu piktogramının gökçergebilimsel okuması




Bu piktograma Almanya'da parkların içlerindeki bazı patikaların başlarında rastlayabiliyoruz. Anlamı, 'bu yol yayalar içindir' yani 'anne çocuk gezinenler içindir, bisiklet ya da araba için değildir' yani 'güvenlidir'. Buraya kadar tamam ama bu tabelada benim ilk gördüğüm bu olmadı. Piktogramdaki annenin dik başlı duruşu ve kararlı adımlarına karşın elinden tuttuğu kız çocuğu kesinnlikle annesinin istediği yöne gitmek istemiyor! O çocuk, tam da annesine karşı gelip ağlarken yakalanmış. Anne, belediyenin yayalar için belirlediği yoldan gitmekte çok kararlı ve içi rahat görünüyor ama çocuğun bir sıkıntısı var. Alman çocuklarının, yaşları kaç olursa olsun hiç ama hiç şımarık ya da içten pazarlıklı ya da gazlı ya da mızmız çocuklar olmadıklarını ve yaptıkları hareket her ne ise mutlaka ve mutlaka mantıklı bir açıklaması olacağını varsayarsak, bu çocuk belki de sonradan başlarına bela olacağından korktuğu bir tehlikeyi sezdiği için, olduğu yerde sabitlenip kalmak istercesine böyle dizlerini büküp annesini engellemeye çalışıyor. Peki ya bu tabelayı gören duyarlı bir anne ne yapmalı? İşte bu cevabı belediye, annenin insiyatifine bırakıyor. 'Ben' diyor, 'bu yolla ilgili elimdeki en objektif bilgiyi sana en net biçimde sunuyorum bu piktogramla. Gerisi sana kalmış eyy anne...'
Bu karmaşık durumdan dolayı parklarda, bu yollarda çocuklarına kuş sesi taklidi yaparak eğitim verirken gezinen annelere olduğu gibi, işte tam da bu tabelanın önünde dona kalmış annelere rastlamak da mümkündür. Buradan yola çıkarak Almanya'da duyarlı ve duyarsız annelerin oranlarının birbirine yakın olduğunu söyleyebilir miyiz? Öte yandan 'duyarsız' olarak değerlendirebileceğimiz bazı annelerin, çocuklarının hayatı olduğu gibi öğrenmelerini istedikleri için fazla korumacı bir yetiştirme biçimine soğuk bakan annelerden olabileceğini de göz önünde bulundurmalıyız ha ne dersin Benjamin? Evet tabii tabii sayın kendim. Hmmm..Hmmm..

Wednesday 8 October 2008

Tegernsee (Alpler) die Alpendohle

Sadece dağlarda yaşayan Alpendohle (sarı gagalı dağ kargası)
Hiiç çekinmiyor 1680 metreye çıkmış insan cinsinden, burnuna kadar giriyor. Salyangoz yiyorlarmış ama sosis de yiyorlar...



Tegernsee (Alpler)02





Alman arkadaşlarım Liesa, Vera ve Uli ile..hmm bu melek kıvırcığı saçlı Apollo kılıklı alman çocuğunun adını unuttum ama ben...
Ve ben ve benim çamurun dibine batmış ayakkaplarımlan, paçalarım.

Tegernsee (Alpler)01





Tegernsee (Alpler) (Ben Ormanda İyiydim-2)

Tegernsee denen gölün etrafındaki dağa tırmandık Alaman arkadaşlarımla. Çok fotoğraf çekemedim. Çok fotoğraf çekmek de istemedim. Şu, fotoğraf çekmekten kendi gözümü kaybedeceğim korkusundan. Bu bir korku değil değil, vakıaaa...Fotoğrafını çektiğim şeyin (çünkü çektim mi ardarda epey kare çekiyorum ben) hafızamda yer etmediğini fark ediyorum.
Neyse bunları konuşmuştuk. Fotoğraflara geç Gökçe...Gökçe? Gökçeeee???

Misket'in kasığı

Adada balkonda uyuyan Misket'in rüzgarda dans eden kasık tüyleri


Botanischer Garten Augsburg 02




Botanischer Garten Augsburg 01





Stadtwald Augsburg (Ben Ormanda İyiydim-1)

Eskiden, gittiğim yeni yerin önce gece hayatını merak ederim, barlarına gider otururum diye diye hava atardım. Kıçımdan da atmış olurdum bir yandan. Şimdi gittiğim yere alışmak için dibine dibine giriyorum. Buranın dibi orman.







1) şeftaliye çalan minik ağaççık
2) ilginç bir mantar türü. henüz ne olduğunu araştırıp da bulmadım. bunların böyle kenarlarında petrol gibi yapış yapış birşey var. böyle birkaç grup gördüm. ben şahsen onlara petrol mantarı demeye karar verdim şimdilik.
3) ormanda ben
4) iki orman arasında yürüyen turuncu nokta ekin
5) ekin

Augsburg'a geri dönüş tamamlandı TAMAM!

ve Burgaz Ada...