Tuesday, 18 May 2010

Ayakları Kokan Kedi

bence güzel bir hikaye ismi olurdu ama şimdi hikaye yazamayacağım. hiç içimden gelmiyor. aslında bugün çok sinirliyim içten içe. nefret doluyum. doğum günümü nefretle geçireceğim demektir. doğduğum güne lanet ediyorum dermişim bir anda. ve bir anda kırmızı ağır kadifecen bir pelerin belirirmiş sırtımda. yok! yok! beyaz tiril bir gecelik, elbise içi gibi! elimde mumla saçım başım dağnık, uzun merdivenlerden koşarken gözlerimde yaşlan tekrar edermişim "doğduğum güne lanet ediyorum!" "ne oldu o yürekli adama? efendimize nr oldu??". ne yapsam acaba yatağa yatıp yattığım yerden ortalığa nefret mi solusam. pencereyi de kapıyı da kaparsam bir süre sonra kendi nefretimlen boğulurum.

herneyse hububat fiyatları.

gemilerde palimpest var
pileli entaarim var
o da gitti tesera
ke sera
ke sera

hatta diyebilirim ki hiçbirşey duymuyor görmüyor ve hissetmiyorum.
bi kendimi bulabilirsem, dün akşam izlediğim müthiş oyunla ilgili birşeyler yazıcam. ama şu an güneş altında bırakıldığına sinirlenen ve yürüme kabiliyeti olmamasına lanet okuyan metal bir masayım. size bunları böğrümden yazıyorum. siz kimsiniz şimdi böle birden kim bilir.

nefret ediyorum. o da gitti sefere, ne talihsiz başım var. nefret ediyorum. aslen belli değil sebeb-i husumetim. fekat teslim ederim ki yoğundur içerimde. belki de bugün o gündür. zamanı sikmek üzere durmamacasına yürümek günü. zamanla ne alıp vermediğim var? neler neler hem de.
ben artık bağımlı olduğum bir sahnem olsun istiyorum bıktım küçük küçük oyunlardan, samimiyetsiz stratejilerden ve bir de inançsızlıktan. insanın kendisnden hayır yok. insanlardan olacak olursa. sahne olsun benim olmasın bağım olsun göbekten. noolursun! döne döne delineyim. delin. delir.


No comments: