Tuesday 16 October 2007

12-16.10.2007 Rüyalar-Paris





Dört günlüğüne Paris'e Ekin'in yanına gittim. 12 saatlik otobüs yolculuğu. Epey yorucuydu, bölük pörçük bin tane rüyayla gittim, bin tane rüyayla geldim. Gelirken de giderken de annemi gördüm rüyamda; giderken annemle Paris'te Ekin'in evini bulmaya çalışıyorduk, daracık sokaklardan geçiyorduk arabayla, sonra direksiyona ben geçiyordum ve park etmiş bir vosvosa çarpıyordum işte o anda otobüs fren yapıp durmuş zaten. Dönüşteyse binbir cefa, türk şoförün yolu uzatması, polis kontrolü derken akşam dokuzda bindiğim otobüsten ertesi öğlen on ikide inmeden hemen evvel gördüğüm rüyadaysa annem ben ve Momo birlikte tatile çıkıyorduk. Bir bozkırın üzerinde tek katlı taştan bir eve geliyorduk, bembeyaz yeni yeni çarşaflı bir yatağım vardı çok ferah. Fakat Momo bana bozuk çalıyor yüz vermiyordu. Bugün öğrendim ki, Momo kum döküyormuş...

Paris'te yemek yedik, uyuduk, seviştik ve yemek yedik. Enteresan olarak Louvre'un içindeki Safeviler sergisine gittik, (15.-18.yy arası İran) ve bir de ben bu dört gün boyunca sürekli herşeye kıskançlık yapıp durdum, artık belli bir süre sonra istem dışı, bunun bir ihtiyaç olduğunu kavradık ki her kıskançlığın ardından gülmiye başladık. Bilmiyorum neden kaydı kendime güvenim de böyle tezahür etti. (sebebi, periyodik hormon tebdilleri ve adaptasyon deveranı olsa gerek!)
Safeviler sergisi güzeldi, çok ince çalışılmış minyatürler, deri ve metal işlemeleri vardı. İnanılmaz iyi kullanılmış renk kombinasyonları (kombinezonları). Özellikle doğa tasvirlerinde (bulut, gökyüzü, dalga, dere, ağaçlar, figürlerin hareketleri, ejderhalar) belirgin bir japon enstampı havası vardı. Tasvir biçimi gerçekten çok benziyordu, ancak kompozisyondaki boşluk-doluluk dengesinden anlıyordum japon olmadığını. Louvre kartı çıkarttırdık, artık tüm sene istediğim kadar girip çıkabilirim...
Avrupa'da hele Paris'te hava hep gri olur (derler ki olur da) ama ben geldiğimden beri o kadar insanın içini sıkan bir grilik görmedim henüz, hatta hala bahar buralar. Bugün ancak öğleden sonraki stop motion dersien yatişebildim. Maxzin bize plastrin verdi ve aynadn portremizi yapmamızı istedi. Bana benzemese de başarılı denebilecek bir kafa çıkarabildim ama bu küçüklükte detay çalışmak çok zor olduğu için bozup daha büyüğünü yapacağım.
Yorucu otobüs yolculuğunu atlatmak için uyumalıyım...