Tuesday 29 January 2008





1- Meister YMCA
2- Aldi'nin sikindirik plastik şişe Karlskrone birası adam olabildiği kadar
3- Geçen geceden hiç hatılamadığım bir fotoğraf (meğer bu alman veledi, bizim Brezilyalı arkadaşımız Talita'ya yazmak üzere onun koltuğuna giderken Güliz'in benim fotoğrafımı çektiğini görüp kadraja giriveren bir alman insanmış)





1- Yatağına saklanan Ekin ve onu korkutan mavi Gökçe
2-
3- Lastik havuzu
4- Augsburg güzeş batışı

RÜYA FABRİKASI

Bu sabaha doğru üç rüya hatırlıyorum. Üçüncüsü ikincinin devamı gibi.
İkincide ben İstanbul'a dönüyorum ve annemin Momo'yu birine verdiğini duyuyorum. Annemi nasıl vaz geçireceğimi düşünüyorum ve anneme "Ben Momo'yu çok seviyorum. O da beni çok seviyor. Hem bunca yıldır birlikte yaşadığı kedilerden nasıl ayırırsın! Hem ben yalnız yaşamaya alıştım, yani geri döndüğümde kendime bir ev bulmak istiyorum, o zaman ikişer ikişer paylaşsak kedileri gene mi olmaz?" diyorum. Hayır diyor, olmaz böye olması gerekiyordu. Momo, Gülizar Hanım'a gitmiş (annemin hiç sevmediği adalı bir kadıncağız). Gülizar hanım rüyada, bizim oturduğumuz, eski taş bir teşivkiye apartımanının kapıcı dairesinde oturuyor. Onun evine doğru giderken birden, iri yarı açık gri ceketli pembe fularlı bir adam annemi kolundan yakaladığı gibi, peşisıra gelen siyahlı adamlarla birlikte onu merdivenlerden aşağıya koşturmaya başlıyor. "Anne! N'oluyor? Anne?!"
Annem bana eliyle karnına bıçak sokma işareti yapıyor, meali 'bıçaklanan gey'. Ben anlayıp peşlerinden koşmaya başlıyorum. İndikleri yer mafyanın konuşlandığı yer, (bu apartımanın bir sürü yer altı katı ve merdiveni var oraya buraya inen ve çıkan) mafya bu adamı bıçaklamış gay olduğu için ve şimdi de erkek olduğunu kanıtlaması için biriyle göstermelik evlenmesini istiyorlar. Annem de ona yardım etmek için onunla evleniyor ve bunları mafya nikahlıyor. Beni içeri almıyorlar "Bayan! Gidin! Lütfen! Korkuyoruz..."
Ben de yarım gülümsemeyle korka kokra çıktığım garip merdivenleri geri iniyorum ama hızlı inmeye çalışırken duvara tosluyorum, merdivenin dönüş açısı yanlış yapılmış, dönmeye başladığı yerden bir kere daha kıvrılıyor ve ben de virajı alamıyorum düşecek gibi oluyorum.
Sonraki sahnede Gülizar'ın evindeyiz. Karanlık dar bir yer. Bir döşekte oturuyoruz ve pirzolayla, yağlı kızarmış meyhane patatesi yiyoruz. Momo, Gülizar'ın kucağından kocman gözleriyle bana bakıyor sanki gülümsüyor ama uyuşmuş gibi. Sonra kucağımdaki tabağa doğru geliyor ve kokluyor, Gülizar "aa tabaktan yok! tabaktan yok Momo" diyor ben Gülizar'a soğuk bir bakış atıyorum ve Gülizar susuyor. Momo'ya pirzola veriyorum yemiyor, patates yiyor onun yerine. Hareketleri çok yavaş, gerisin geri Gülizar'ın yanına dönüyor. O sırada ben patateslerin vıcık vıcık yağının içinde uzun bir saç buluyorum ve onu elimle alıp tabağın kenarına koyuyorum.


Üçüncü rüyada gene aynı apartımanın alt katlarından birindeyiz, sanıyorum bu mafyayla bağlantılı olan kocamaan bir 'geniş aile'nin salonundayız. Koca boş bir salon, ışıksız rutubetli, yerlerde üstüste halılar, sıra ısra dizilmiş mobilyalar ve açık yeşil duvarlar ve allah bilir kolonya kokusu. Kekler börekler çaylar gürültü patırtı. Annem sanki o aileye gelin gitmiş gibi ve ortada herkesin ilgilendiği mini minnacık bir kedi yavrusu. O yavru da annemin çocuğu gibi. Ben de yurt dışında okumuş gelmiş, kolu bilezikli uzun saçlı, yüksek sesle konuşup herkesin dikkatini üzerinde toplayan,o Vildan neydi kızın adı, birşey Vildan, onun gibi bir kızım rüyada. Ailenin para kazanan genç üyelerinden biri (ki rüyada bir bakkal ve bir kafe sahibi) benimle aynı masada otururken "hayvan beslemek ne saçma şey! olmaz yani! biz yiyoruz onları yau beslenir mi!" diyor ben de gözlerimi açıp adama bakıp " a a ne alakası var hiç de öyle değil! çok faşist bakıyorsunuz bence" diye bir cevap veriyorum, 'faşist' demiş olmam adama bir meydan okuma gibi geliyor ve benden hoşlanıyor gözlerinden anlıyorum.
Kediyi ilk kez görmeye geliyorum. Yalnız kedide bir gariplik var, arada bir nedensiz vahşileşiyor ne yapacağı belli olmuyor (egzorsist misali). Ben kediyi kucağıma alıyorum gayet iyi anlaşıyoruz ve ben kediyi daha ziyede insan yavrusuymuş gibi seviyorum, insanla konuşur gibi konuşuyorum, herkes şaşırıyor nedense. Sonra bir anda kedi garipleşiyor ben anneme söylüyorum bunu. Suratı kedileşiyor iyice, tırnaklar çıkıyor ve kıh'lamaya başlıyor. Ben kediden tedirgin olup onu yavaşça suratımdan uzaklaştırıp, yere bırakıyorum. Hayvan kıhlaya kabara koşturarak koltuklara tırmanmaya başlıyor. Bu sırada annem yeşil duvardaki küçük kırlangıç yuvasına dönüyor, bir parmağın iki boğumu büyüklüğünde bir anne kırlangıç yavrularnı besliyor (evet rüyadaki tüm hayvanlar çok küçük). Annem kırlangıça "sen bi çekil bakiim bi yavrularnın yanından" diyor. Kırlangıç yuvadan çekilince, yavru kedi düzeliyor...(Sanıyorum şu geçen izlediğim Derren Brown'un nlp hipnoz vidyolarından feyz almış olacağım)

İlk rüyada da Güzin teyze vardı. Sanki ölü olduğunu biliyor gibiydim. Anneannemin evindeydik ama ev biraz yamuktu, yani rüyada gibi yamuk. Rüya boyunca Güzin teyze benden ilgi bekliyordu ve ben başka birine dönüp cevap versem, başkasına yardım etsem hemen alınıp sessizce kaçmaya çalışıyordu. Ben de, eğer giderse bir daha gelmeyeceğini bildiğim için (nasılsa) bahçe kapılarında yakalayıp geri getirmeye ikna ediyordum onu.













Şu anda aptal bir otelde (tüm oteller aptaldır zaten) olup, giyinip yemek odasına inip kahvaltı etmek istedim...