Tuesday 11 August 2009

Yok buuuu

bu sanki sıkılmışım gibi gösterdi Tunus'ta. hiç de değil halbuki!
aslında daha çok, bu yazıyı yazarkenki sıkılmışlığım bulaşmış yazıya.
görev gibi saman kokuyor işte. her neyse.
deftere asterisklerle başlıyan notlar almak gibi. olur o da olur. da sinirliyim.
daha doğrusu çabuk sinirlenmeye meyilli gibi hissediyorum. tutuyorum kendimi. alışık değilim durmaya beklemeye sabretmeye saatin saniyelerini serin kanlılıkla kabullenmeye. yere yatmış bacaklarımı yerden on santim yukarda tutmaya uğraşırken bile sayı saymam şarkı söylerim zira. saymam. ee ve çabuk sinirlenmeye meyil aslında sinirlenmeye meyil değil. bu daha ziyade, çok çişi geldiğinden dışarı çıkmak için ölen, bir yere bağlı olan tasmasının en gergin noktasında bel, bacak, kafa, hepsi başka tarafa kıvrıla kıvrıla tepinen, bir an önce tasmadan çözülmek isteyen ama kendisini eğitmek için tam da zamanını bulan sahiplerine, ağlamakla kızmak ve altına yapmamak için içi yanarak çişini tutmak zorunda olmanın verdiği sıkışıklık ve kendini dışarı atıp deli gibi koşturup ilk bulduğu yere çişini salmanın özgürlüğü hayaliyle heyecandan bedenini hissetmemek arası debelenirken ağzından kayarak kaçan bir "hauuuea HAU! HAU!" sesi gibi. o his işte. hayır ne için diye soruyorlar adama. yani bana. yani ben soruyorum bana işte "ne için? ne için eğitiliyorum?"
yoksa hep sabırsız değilim öyle değil mi? ama bazen. bazen o zavallı köpekten tek farkım kokum oluyor her halde. tasma ya da çiş ve özgürlük kelimelerini ayrıştırıp da sorular sorma bana bayan. çünkü isabetsiz olur.
HOŞŞŞ olmaz anlıyo musun hoşş olmaz.
orası orası değil çünkü dokunman gereken. dokunman gereken kapının koluuu! tasmanın ipi anladın mı!!


iyi geceler bayan