Wednesday 10 June 2009

Antonin Artaud ve anüsünü kemiren böcekler

"tant que je me sentirai suivi par un double ou un spectre, ce sera le signe
que je suis"


Antonin Artaud



bir ikizim ya da bir hayalet tarafından izlendiğimi hissetmem, var olduğumun kanıtıdır



Antonin Artaud mütemadiyen, anüsünü kemiren böceklerden bahsedermiş.

Küçüklüğümden hatırladığım şu anı geliyor aklıma: Sanki ya dört ya da altı yaşındaydım ve televizyonu çok yakından izlerdim o zamanlar. Sanki TRT'de siyah beyaz bir film vardı ve sanki o filmde omzuna kadar elektriklenmiş kabarık saçlı, saten sabahlıklı bir kadın uzun koridordan, zemini büyük siyah-beyaz kareli marleyle döşenmiş küçük mutfağa doğru yürürken bir dış ses olarak konuşuyordu. Ne anlattığını hatırlamıyorum ama sanki kadın mutfağa geliyordu büyük bir kavanoz alıyordu eline. Kavanozun içinde bir sürü hamam böceği ( ya da belki karafatma) vardı. Kadın, siyah beyaz kareli yere oturup kavanozu açıyordu sanki ve dış ses konuşmaya devam ederken, teker teker böcekleri anüsünden içeri sokuyordu. Hayır soktuğunu österen pornografik bir kare yoktu ama çok anlaşılırdı ne yaptığı.
Nihayet ben bu anıyı hatırladığım andan itibaren (belki orta okul yıllarına denk gelir) soruşturmaya başladım filmi fakat en son Tan'ın bile böyle bir sahneyi hiç bilmiyor olduğu ortaya çıkınca kendimden şüphe etmenin daha doğru olacağına kanaat getirdim. İnanması güç oldu. Aslında kendimi biliyorum az çok. Olmayan "şeyler"i, olmuş olsalar hatırlanacakları halden daha gerçek renkler ve konturlarla hatırama yazdığımı (yani aslında yarattığımı) biliyorum. Gene de anının eskiliği, kokusu, iç ve dış algısı, yıpranmışlığı çok gerçekçiydi.
Bir anının gerçekliği.
Gerçek bir anı/hatıra nasıl olur?
Bir anının gerçek olup olmadığını nasıl anlarız?
eğlenelim öğrenelim VERSUS okuduğumuzu anladık mı cevap verelim
örneğin bu anı (göte böcek anısı), gerçek bir kaynağı olmayıp da hafızamda bir süredir anı olarak saklanıyorsa başka şey; gerçekle bağlantısı varsa, var olan/olmuş birşeyin yansımasıyse başka birşey olarak mı tanımlanacak?
Anı anı değil midir?
Anı zaten objektif olmadığına göre, benim kafamda benim kaslarımla biçimlenmiş bir gerçek algısının saklanması söz konusu öyle değil mi?
yani saklanmış olan şey, namıdiğer "anı" tamamen bana ait. artık benim biçimlendirip, paketleyip, üzerine koruyucu cilalar atıp depoya yerleştirdiğim o "şey"in, izdüşümü olduğu gerçekle organik bir bağı kalmıyor. öyle değil mi?
o halde sorarım tekrar, anı kisvesine büründükten sonra ve kendi anası olan "gerçek"le organik bağı kalmadıktan sonra, gerçek bir anası olup olmamasının ne önemi var?
çünkü bu çok oluyor, söz gelimi rüyamda gördüğüm birşeyi ya da bir kitapta okuduğum veyahut filmde izlediğim bir sahneyi kendi anımmış gibi hatıra kısmına yazabiliyorum hafızamın. gerçeğin anısı olması bu kadar önemli mi?


bence saçmalıyorum.



dışarsı yağmur kokuyor.
çok nemli bir gece.
kenarı silgi gibi yenmiş tabak gibi bir ay var tepede. duvarımda kıvranan uçan karıncalar. ağır ve nemli bir biçimde çökmüş gece. uyuyayım ben de.
bu yazı henüz yazılmamış kabul edilse olur mu?


hayatta ne yaptığını bilmeyen oyuncu, sahnede ne yapacağını nasıl bilebilir ki?
demiş Stanislavski.