Thursday 10 January 2008

The Magic Mushroom

The Magic Mushroom - Gökçe Deniz Balkan

Hikaye, Fotoğraflar, Dekor, Ses Tasarımı, Işık: Gökçe Deniz Balkan.
Plastrin modeller: Gökçe Deniz Balkan, Ekin Dedoğlu
Oyuncu: Ekin Dedeoğlu

Teşekkürler: Ekin Dedeoğlu, Ege Soley, Michael Titze, Joege Maxzin



mushroom







Ege'nin evini altüst ederek kurduğum minik orman setiyle işim bitti, şimdilik sonuç iyi gözüküyor ama fotoşopta uzun bir uğraş beni bekliyor elbet. Birkaç gün elimi sürmüyorum. Sanırım ilk kez planlanmış ve doğaçlamaya gerek duyulmadan montajlanmış bir minik filmim olacak. Geçen sene vahiy ile içime inen, babama ithafen çizdiğim minik animasyon fikrini de gerçekleştirmek istiyorum hazır işin içine girmişken.

Bu aralar ne yazı yazacak ne de birşeylerle ilgilenecek ya da tartışacak kıvamda beynim. Bir yerlerini fazla çimdikledim sanırım çünkü şimdi sanki elektrik verilmiş gibi donuk ve nemli nemli durma halinde. Ne ketiyse artık bu...Rüyalarım rüya ama çok ilginç ve iştah açıcı değiller. Dünkü rüyam pek net değil: anneannemin evi, kapıyı çalan yaşlı beyaz saçlı bir adam, kapıdan kaçmasın diye uğraştığım kedim Bico ve evin etrafındaki kimsesiz inşaat alanı. Kolay, kolay çözümü
ama ilginç değil işte görüyorsun ya... (her rüya ilginçtir gökçe, her kedinin güzel olduğu gibi)
Bundan evvel kaç gecedir annemi ve babamı görüyorum aynı rüyanın içinde (yakın zaman anıları siliniyor gökçe ölüm yaşlandıkça, eski kutuları açmıya başlıyor çünkü onlar yakınlaşıyor); ilkinde gece gece üçümüz bir yere giderken, onların normal bir eğimmiş gibi rahatça çıktığı ama benim ancak ellerimi de yere koyup emekliyerek ve düşecem diye ödüm patlıyarak çıktığım dimdik yokuş (koptun çünkü onlardan gökçe, biriyle bağın bıçakla koparıldı diğeriyle inceldiği yerden koptu) ve vardığımız yarı cami yarı kiliseye benziyen, eğri büğrü zeminli acı kırmızı halılı cem evi (cem evi), içerde bana yaklaşan masmavi gözlü, pis sakallı, zayıf mı zayıf, tekinsiz çocuk (rıza değil mi o gökçe?tecavüzcü rıza?)... İkincisinde gene gece gece babamla, annemin arabasına binip bir yerlere gitmeden önce otoparkta kafeslere konmuş kedilerimi ziyaret edeyim derken karşıma çıkan, yırtınarak havlamasına rağmen ağzından hiç ses çıkmayan ve delice koşturup duvarlara sıçrayıp sıçrayıp inen kudurmuş köpek (kedilerin sensen gökçe köpek kim? köpek de sensen...köpeğin adı freud olsun...sesi çıkmıyan kuduz köpek gökçe);
sonra da yolun ortasında durup elleri belinde bize bıyık altından gülerek bakan anneme babamın arabayla çarpması, benim bu şaşkınlık verici olaya kılıf olarak babamın, frenleri daha iyi çalışan kendi arabasına alışık olduğunu söylemem (ölüm olmasaydı hala gönül rahatlığıyla babana kızabiliyor olacaktın gökçe)...
Anneme, annemin arabasıyla çarpan babam...Babamın arabasının frenleri, annemin arabasınınkinden daha sağlam...(babanın frenleri gökçe babanın frenleri...sen de seninkileri kontrol etsen iyi olur belki..sıkıştıysa)
Annemin üzerinde mor bir kot pantolon vardı.