Friday 10 October 2008

Üst kattaki lekeli hanım

Dün evi havalandırmak üzere tüm kapı ve pencereleri açmış mutfakta şarkı mırıldanarak makarna kaynatıyordum. Mutfaktan çıkıp odama doğru seğirtmiştim ki kapıdan içeri zarif adımlarla giren siyah beyaz birisini gördüm. Önce hayal gördüğümü sandım! Beni görünce dışarı doğru çıktı nazlı nazlı. En ince sesimle ona zarar vermenin aklımın ucundan bile geçmediğini belirttim, bana yavaş yavaş yaklaştı. Kapının önüne oturdum, o da yanıma gelip etrafımda dönmeye ve sürünmeye başladı. Bu zarif hanım benimle biraz lafladıktan sonra odama gelsin diye odamın kapısını açmaya gittiğimde kaçıp, üst kata çıkan merdivenlerin yarısına kadar çıkıp ordan bana baktı. Ben de hemen yanına koştum. Parmaklıkların arkasından kendini biraz daha sevdirip mırıldadıktan sonra bana şöyle bir bakıp seri bir şekilde üst kata çıktı. Çıktığı yerden tekrar aşağıya eğilip bana baktı ve birşeyler söyledi demirlere sürünerek. Ben de ona cevap verdim. Sonra biraz daha ilerleyip gene parmaklıklardan kafasını çıkararak bana baktı. Ardından bir anda yok oldu...Üç kere gidip geldim ve seslendim ama çıkmadı ortalığa. Neme lazım gene de kapıyı açık bıraktım. Bir zaman sonra, adımlarından yaşlıcana olduğunu anladığım bir teyze girdi apartımana, açık kapının ardına geçip kadının adımlarını ve nefes sesini dinledim: yavaş yavaş merdivenleri çıkıyordu. Üst kata vardığında sesinin inceliğinden anladım ki zarif kızla konuşuyor ve sonra bir kapı sesi...

Evet üst katımda yaşıyan problemli siyah köpeğin yanı sıra bir de zarif ve uçucu, siyah beyaz bir kedi hanım yaşıyor. Onunla akşam çayları içmek isterdim.
Almancayı yeterince öğrenince o nefesi öten teyzeye gidip tanışacağım.

Bunu Alman bir arkadaşıma anlattım, o da bana kediyle İngilizce mi Almanca mı konuştuğumu sorunca, ona Türkçe konuştuğumu söyledim. O da bana cevaben kedinin bu yüzden beni pek de anlamamış olabileceğini söyledi. Bense ona "Bilakis! Hayvanların dili yoktur. Dili olmayan bir varlığa dediğini anlatabilmen için kendini en iyi biçimde ifade ediyor olman gerekir ve bunu da ancak ana dilinle yapabilirsin" dedim. Bana "Aa bunu bilmiyordum!" deyince ben de ona "Bu benim teorim, sana söylemeden elbette bilemezdin!" diye cevap verdim. Ah ne saf bu Almanlar!

Alman anneyle alman çocuğu piktogramının gökçergebilimsel okuması




Bu piktograma Almanya'da parkların içlerindeki bazı patikaların başlarında rastlayabiliyoruz. Anlamı, 'bu yol yayalar içindir' yani 'anne çocuk gezinenler içindir, bisiklet ya da araba için değildir' yani 'güvenlidir'. Buraya kadar tamam ama bu tabelada benim ilk gördüğüm bu olmadı. Piktogramdaki annenin dik başlı duruşu ve kararlı adımlarına karşın elinden tuttuğu kız çocuğu kesinnlikle annesinin istediği yöne gitmek istemiyor! O çocuk, tam da annesine karşı gelip ağlarken yakalanmış. Anne, belediyenin yayalar için belirlediği yoldan gitmekte çok kararlı ve içi rahat görünüyor ama çocuğun bir sıkıntısı var. Alman çocuklarının, yaşları kaç olursa olsun hiç ama hiç şımarık ya da içten pazarlıklı ya da gazlı ya da mızmız çocuklar olmadıklarını ve yaptıkları hareket her ne ise mutlaka ve mutlaka mantıklı bir açıklaması olacağını varsayarsak, bu çocuk belki de sonradan başlarına bela olacağından korktuğu bir tehlikeyi sezdiği için, olduğu yerde sabitlenip kalmak istercesine böyle dizlerini büküp annesini engellemeye çalışıyor. Peki ya bu tabelayı gören duyarlı bir anne ne yapmalı? İşte bu cevabı belediye, annenin insiyatifine bırakıyor. 'Ben' diyor, 'bu yolla ilgili elimdeki en objektif bilgiyi sana en net biçimde sunuyorum bu piktogramla. Gerisi sana kalmış eyy anne...'
Bu karmaşık durumdan dolayı parklarda, bu yollarda çocuklarına kuş sesi taklidi yaparak eğitim verirken gezinen annelere olduğu gibi, işte tam da bu tabelanın önünde dona kalmış annelere rastlamak da mümkündür. Buradan yola çıkarak Almanya'da duyarlı ve duyarsız annelerin oranlarının birbirine yakın olduğunu söyleyebilir miyiz? Öte yandan 'duyarsız' olarak değerlendirebileceğimiz bazı annelerin, çocuklarının hayatı olduğu gibi öğrenmelerini istedikleri için fazla korumacı bir yetiştirme biçimine soğuk bakan annelerden olabileceğini de göz önünde bulundurmalıyız ha ne dersin Benjamin? Evet tabii tabii sayın kendim. Hmmm..Hmmm..