Friday 1 May 2009

yok o o bile değil

yazamam bile.
sanki yazı da beni bekler de yazayım diye..
yazmak?
yazı yazılmayı mı bekler de, seni beklemez?
bunu mu dedin az önce?
yazı sen yazı demedikçe yazı olarak mı var oralarda?
ben

bak

bi dakka dinler misin vır vır konuşacağına??

irade,
dediğimiz şey var ya. irade denen şey, önüne gelen engelleri yok ederek, kırıp parçalayarak ya da dönüştürerek yürümüyor. yok ederek değil yok sayarak gidiyor. yokmuş gibi yapıyor, semptomatik tedavi uyguluyor, bekliyor ki umudu kesip gitsin başka duvarlara sızsın senin duvarını terketsin. sonra telkinle devam ediyor, gözlerinin kenarları önemlidir bak. göz kenarı, hiç görmediğin ve görmeyeceğini sandığın kenarları köşeleri detayları görebilir ve farkına bile varmazsın, sonra oranda buranda - dilinde, bacağında, beyinciğinde, kol altında- kırmızılıklar çıkar pençe pençe ya da en iğrenci pul pul. işte göz kenarına da müdahele etmek gerekebilir, en kolayı nedir kardeşlerim? (7?) at gözlüğü! dışkılanmış saman kokulu at gözlüğü kokusu! kokusu değil gözlüğün kendisi gerekli. görmezden gelmek, belki sadece bu konu dahilinde yararlı ve göreceli olarak gerekli dahi olabilir.


gökçe?

daha uyumadın mı sen?

e ne sanki sabahın ışıklarıyla dolanırken gıcırpt gıcıır diye ses çıkaracak ıslak ahşaplar mı var ayağının altında da uyanık kalacaksın bu saatte?

uyu.
rüya görme.
n'ooooolursun görme.

ya da gör.

gör peki. ne diyeyim.

canın hep kaçmak istiyor farkındayım.
aptal mıyım ben??



nereye kaçıcan?
geçene?
gidene?
gelene?
görünmeyen küçük noktaya?
şu geçen tankere?
vürüse?
uçan halıya mı?
augsburg'a mı?
odana mı?
klozet?
kendi rahmine kaç bakalım ne varmış orda.



sana laf sokarak geçen martıya mı kaçsan?
tabii..


iyi sabahlar gökçe.
iyi sabahlar.

hoşçakalll gökçe!
hoşçakal!

burda alkol yasak!
sora camları mamları kırıyolarsınız!