Wednesday 29 September 2010

yoo haayır

yok hayır ben hikaye de yazamıyorum senaryo da. bu kaçıncı denemem. nasıl senaryo yazılır'la ilgili kitaplar okumadım evet ama derdim o tekniğe gelmeden evvel bir öykü oluşturmak yalnızca. ha deyince yazılmıyor ve bir derdim olması gerekiyor ama sıra dert bulmaya gelince nasıl bu kadar boş bi sayfa haline geliyorum ki ben? varolan bi hikayeyi analiz edebilir, ıncığını çıkarabilir, geliştirebilirim ama sıfırdan yapamıyorum. cover parçalar yapabiliyor, farklı versiyonlar hatta belki birçok farklı biçimde yeniden yaratabiliyorum ama iş beste yapmaya gelince duruyorum. duruyor muyum yapamıyor muyum? kadından besteci olmaz kafası. işte ben. çok tuhafıma gidiyor bu durum....
eskiden resim çizerdim..
eskiden dediğim, çok eskiden. 1986 - 1987.
ne oldu sonra?
uzaylılar sikti herhalde.
hatta sikenler uzaylı bile değildi muhtemelen ki...
neyse.

sekiz gökçenin kendi aralarında toplanıp bir konu konuştukları, psikolojik-bilimkurgu bir komedi-gerilim senaryosu yazmaya kalktım demin.

efenim?

dedim ki psikolojik-bilimkurgu bir komedi-gerilim.

ha evet.

gökçeler'den birinin, bunalıma girme arifesinde, olayla ilgili birşeyler yapılmasını talep etmesi üzerine toplanan 8 gökçe'den 7'si. neden? efendim çünk 8.si zaten ortalarda olmaması gereken bir tanesi. hani hepsini sıfırlayan bir yutan eleman diyelim.
bunalıma girme fikri ve buna bir tedbir alıp almama, alınırsa nasıl bir tedbir alınabilirle ilgili konuşur tartışırlarken bu 7 tanesi. tam vazcayıp dağılacaklarken, 8.gökçe'nin etrafta olduğunu hissederler.
8.gökçe'den hep canavarmış gibi bahsedilir. çıtırtılar duyulur, gök gürler, efenim deprem olur, yok sel basar, örümcekler koşar filan.

e sona?

bilmiyorum işte.
sonrasını bırak, buraya kadar nedir ki bu? :s
...işte sonra bunlar absürd biçimlerde silahlanmaya başlarlar. kalaşnikof falan..
burdan sonrasını aksiyon olarak devam ettirmek isterdim.
ama amaç bulmak gerekir en azından.

hm?

yani neden silahlanıyorlar? o 8.gökçe'yi öldürecekler mi? buna yetkileri olmadığı belirtiliyor evvelki konuşmalarda. neden yetkileri yok? e çünkü aslında hepsi birlikte varolabiliyorlar ya da bilgileri bunu söylüyor.

8.gökçe'nin tehlikasi nedir?

8.gökçe'nin tehlikesi,yutan eleman olması. yani bu, hani tüm 7 gökçe oluşurken araya sıkışan parçacıklardan doğmuş bir canvar ama gene de gökçe tabii. (gibi bi klişe) internet çöplüğü gibi. ve onun hep varola geldiği kranlıkta yaşması lazım ki dengeler kaymasın. bi garip(zavallı anlamındaki garip) süper kahramanlar hikayesi.

bunalımın sebebi 8.gökçe mi?

yok hayır. alakası yok. o 8.gökçe, kontrol altında tutulması gereken, aksi taktirde diğer 7sini yok edip sadece kendisini var edecek bir güç. canaval. bunalımın nedeni dışardan. nedenini bilmiyoruz bilmemiz de gerekmiyor. fakat çözüm aranan sorun, gökçeyi dışardan tehdit eden bunalımken, bunlar kendi bunalımlarına, korkularına yani 8.gökçe'ya takılıyorlar. bunalım tehdidini yok sayanlar var aralarında ama 8.gökçe'den korkmayanı yok.

peki 8.gökçe'yle savaştırırsan bunları, ne biliim yıkık dökük bir evde (işte bilinçaltı klişesi), 8.gökçe'yi öldürürler mi? yüzleşirler mi? ya da 8.gökçe diye bişey yok mu?

hmm...öldürememeleri gerekir. bleeerviç tribi diyosun...olabilir. ama eğer içteki 7 gökçe'nin de bir bilinç altı hayaleti olursa 8.gökçe, o zaman iç içe bilinçaltı haline gelir. bu ne demektir bilemiyorum :s
ve daha ziyade saçmalıyormuşum gibi geliyor.

orası muhakkak. yani saçmalayıp saçmalamadığını ben de bilmiyorum ama saçmalamaktan korktuğun açık. sen hep gözetlendiğini sanıyor gibisin.

evet bence de öyle. küçükken de hiç ağız tadıyla günlük yazamamışımdır. her daim "biri okursa" kaygısıyla yazmışımdır. sokakta yürürken de kendimi başka kamera açılarından görmekten alamamışımdır kendimi. e bu yüzden oyuncu olmak en doğalı geliyor olsa gerek herhalde gibi sanki.

çok harika mantık...

karnım acıktı..

peki "senaryona" dönersek, neden yazıyorsun böyle birşeyi?

ıı..bilmem :s yani sanırım birşey yazmak ve onu film haline getirmek ve içinde yer almak istiyorum.

senin olmayan bir filmde oynamak..yetmez miydi mesela?

yok. yani o başka..sanki. bilmem...sanki yazabilirmişim ve yaratabilirmişim de yapmıyormuşum gibi geliyor. şu, çağımızın nevrotik kişiliği kitabındaki, ilgiyi arzuyu şunu bunu bulamayınca kendini yoğun aktivitelere boğan nevrotik tip gibi. belki de tek açıklaması budur. belki de zorlamamalıyım..ama o zaman çarpıntı başlar.

tamam bi dakka. sakin ol. bununla ilgili olup olmaması..bence çok da önemli diil.
yani...yaratmak ya da bişiler yapmak istemenin psikolojik nedenini bilmek...her zaman işine yarayacak birşey değil. yani demek istediğim, psikolojik nedeni bu olsa bile, yani bu doğru bir değerlendirmeyse bile senin için, belki de gerçekten iyi gelecek olan budur sana. e o zaman yap..dii mi?

evet ben de bunu düşünmüştüm ama yapamıyorum işte.
ben hep kendimi, yazar değil de oyuncu; besteci değil de yorumcu olarak görme meylindeyim. erkek değil de kadın.

oha..

şey...ve bunu bu meyilde görüyor olmam da beni sinir ediyor. sinir oluyorum. yapabilsem sanki kırılacak bişeyler, iyi olucak..mesela geçen sene miydi yazın, ufuk bana bi hikaye girişi vermişti bunu devam ettir demişti. ben buna kafayı taktım, tüm gün başından kalkmayıp, kendime bi müzik seçip onu ripiite alıp, konsantrasyonumu zorla kuvvetlendirerek, sigaralar falan içerek bitirdim yazdım. sonra üzerinden geçtim, düzlettim filan biraz. önce iyi gibi geldi fakat sonra...evet sonra -ki bu benim başat problemlerimden işte- çok, kötü olduğunu düşündüm yazdığım şeyin :S

hm hm

ve mesela..az evvel tekrar okudum onu..
fena diil. kötü diil. ama iyi de diil sanki..sahici mi diil. ama bişeyler de diyor yalancı değil..
:s işte..değerlendiremiyorum bile.

kendine inanmaman kötü tabii. neden kendinin arkasında durmuyorsun ki?

e olmuyor! yani bak. oyunculuk konusunda arkamda dururum, sonuna kadar da savunurum çünkü ne yaptığımı bildiğimi düşünüyorum. araştıryorum ve didikliyorum ve kendime acımasız davranıyorum, onun yolu açık. fakat hikaye yaratma konusunda aynı şey olmuyor. daha baştan ketliyim..ve hatta kitliyim diyelim......aslında..hani beste yapacaktım ya..şu tasarım ve müzik vörkşopundan döndüğüm anda gerçekten başlasaydım keşke. çünkü müzikte de aynı şeyi yaparken yaparken -yani hep cover yaparken yaparken- kendimi bi üst, bi dış halkaya taşımayı becerebilirsem. bu beni doğru anlamda cesaretlendirebilir gibime geliyor..

evet bence de. bence de unutma o projeyi. yap bunu. yaratma süreci senin bu blogda yazdığın gibi tek atımlık olmuyor malesef. o da gerçek bişi ama senin istediğin şu hikaye oluşturma ya da tasarlama meselesi için mutlaka çok katmanlı ve tekrar tekrar düşünmek gerekiyor.

bence de..

evet...

peki..

evet..

ehehe

hm:)

napiim ben şimdi? :s

ııı..

yazmaya devam mı etsem?

...

yani psikolojik-bilimkurgu komedi-gerilim senaryoma? :s

ha bu arada

bu arada ha
evo bahisleri kapanmıştır.
biletlerinizi kontrol ediniz.

adaya

adaya geldim.
bir süredir şehir içinde dolanıyor olmak ne yormuş.
yolda adaya geliyor olma hissi bile uzuuuuuuuun süre içinde yavaaaş yavaaaaş sıçmak gibi rahatlattı.
adaya doğru yolda olmak.
bir alışılmadık sessizlik ki kendi nefesimin sesini duymanın yanı sıra bu ses beni rehatsız bile etti.
birbirine çarparak nefesimin sesini kulağıma ileten hava partiküllerine teşekkür edelim hadi.
sessizliğe de teşekkür edelim. daha kötüsü olabilirdi. mesela...çok fazla...daha..fazla sessiz olabilirdi! ya da daha kötüsü...sessizlik hiç olmıyabilirdi! ya öyle bir...ou nou.. düşünmesi bile..ürkütücü.
tamam kökçe ya.

neyse. içimde güzelcene bir boşluk var. şimdi ben bişeyler yazmak istiyorum. bir hikaye. ya da birkaç hikaye işte neyse. 

yağmur geliyor.
çayı koyiim.
bugün sakalım uzasın ve de bennn sakallarımın uzamasının sesini işiteyim.