Thursday 10 June 2010

Terzopoulos - Ajax




Terzopoulos'un Ajax oyununun Münster prömiyerini izledim dün akşam.
Sofokles'in Aias oyunu. Terzopoulos tekstin sadece küçük bir kısmını alıp onu loop ederek kullanmış. Sahnede, içi kırmızı dışı siyah boyalı küçük bir yalağı ya da tabutu andıran tahta kaplar var. Bu kaplar sahneye haç biçimi yapacak şekilde dizilmiş. Işıklar açıldığında tam bu haçın ortasındaki üç yalağın arkasına oturmuş üç adam görüyoruz. Adamların üstleri çıplak, altlarında beyaz tozla kirlenmiş siyah pantolonlar var, kafaları yalakların içinde, kolları dışarda hafif hafif gülmeye başlıyorlar. Gülmeleri giderek şiddetleniyor çok yavaş. Uzun süre kafası kırmızı yalağın içinde titreyen omuzlar ve sırtlar izliyoruz. Gülme ağır ağır şiddetlenirken aynı zamanda yavaş yavaş doğruluyorlar. Doğrulduktan sonra bir süre daha kahkaha atıyorlar ve yavaş yavaş ağlamaya dönüşüyor şiddetli kahkahaları. Tüm bu "pelvis" kahkahaları ve ağlamaları 10 dakika falan sürüyor, inanılmaz bir performans. Ağlarken de yavaş yavaş gene önlerindeki yalaklara doğru eğiliyorlar tekrar. Bir noktada yalakları çevirerek içini bize gösteriyorlar. Yalakları bize doğru çevirdiklerinde salyalarının ve göz yaşlarının aktığını görüyoruz ve ıslanmış kırmızı, kan gibi görünüyor. Yalaklar tekrar eski hallerine geliyor ve kafalar gene yalaklara gömülüyor. Tüm bunlar 10 ila 15 dakikalık bir süre içinde çok ağır bir tempoyla ve müthiş bir grup tansiyonuyla yapılıyor.
Tüm oyundaki ritm sadece grup tansiyonuyla sağlanıyordu. Gerçekten de çıkan har ses, artık ısınmaktan incelmiş olan pelvislerinden geliyor. Titreyen pelvisler bir saat boyunca...



ŞİDDET GURUR KAN KURBAN

Aias oyununun, Aias'ın çadırının içinde ve dışında katlettiği sahnenin tasvir edildiği kısmını kullanmış Tezopoulos. Tekstin, Aias'ın kaç hayvanı nasıl, ne biçimde katlettiğini tüm detaylarıyla anlattığı kısmı. Bu kısmın ard arda üç kez tekrar oynanmasından oluşuyor tüm oyun. Her seferinde üç kişiden biri ana anlatıcı, diğerleri de koro oluyor. Üçü de hem Aias hem de anlatıcılar. Haç biçiminde dizilmiş, ters dönmüş yalak biçimli o tahta kapların üzerinde duruyor,yürüyorlar ağır ağır.

Üç Aias/anlatıcıdan biri yaşlı, biri orta yaşlı, diğeri genç. Oyunun içindeki ilk oyunda, ellerinde Aias'ın intihar ettiği bıçaklar (hikayede kılıç diye geçiyor) var. Ve sonunda anlatıcı o bıçaklarla kendini defalarca bıçaklıyor. Sonra diğer Aias/anlatıcılar, elinden alıyorlar bıçağı. Sıfır noktasına gelip, oyunu boşaltıp, yerlerini alıp ikinci oyuna geçiyorlar.




İkinci oyunda gene aynı hikaye tekrar ediyor, bir diğer oyuncu bu kez anlatıcı/Aias. Bu sefer ellerinde, Aias'ın hayvanları katlederken kullandığı satırlar var. Sonunda anlatıcı/Aias satırı kendine vurup satırdaki kendi aksına bakarak histerik bi şekilde gülüyor. Bu böyle takrar ediyor bir süre loop halinde. Sonra gene diğer iki oyuncu gelip satırı elinden alıyorlar. Üçüncü tekrardaysa hayvanları biçtikleri silah bu kez kırmızı, topuklu bir ayakkabı (Athene'yi temsil ediyor olmalı). Bunun sonunda Aias/anlatıcı kendini iki kırmızı ayakkabıyla boğuyor ve sonrasında diğer oyuncular gelip ayakkabıları onun elinden alıyorlar ağır ağır. Böyle döngüsel bir kurguda şiddet tekrar ediyor.




Ve sonunda tüm kutular kırmızı içleri bize döndürülmüş biçimde diziliyken, üçü de yalakların aralarına oturuyorlar, ard arda arkaya doğru kaykılırken nefes alıp yalakların içine doğru kapanarak nefes veriyorlar. Böyle can verir gibi kıçlarının üstünde sürüne sürüne ilerliorlar uzun süre ağır ağır.(bakınız youtube linki) Ve ışık çok yavaşça kısılarak kapanıyor. Nefes sesleri duyuluyor karanlıkta bir süre daha. Işık tekrar açıldığında, yalakların arasında ayakta dimdik durdukları fotoğrafını görüyoruz son olarak.
Terzopoulos da buradaydı dün akşam ve birlikte selam verdiler..



WHEN GODS DESIRE IT, YOU MAY LAUGH OR CRY

Oyundaki ritim tekrarlara dayalıydı. Üç kere başa döne döne takrar eden hikayede anlatıcı olmayan oyuncular koro oluyor, belli bir ritmde tekrar tekrar aynı hareketleri yapıyor, aynı sesleri çıkarıyorlardı (e koro da bu zaten). Dolayısıyla hareket dizgesi de, hikaye de, hikayede anlatılan şiddet de sürekli döne döne devam ediyor ve bitmiyordu.
Tekstin bir yerinde "when gods desire it, you may laugh or cry" diye bir laf geçiyordu. Oyunun açılışındaki gülerek başlayıp ağlayarak devam eden delirium sahnesine direkt bir göndermesi olduğunu düşündüm. Bu arada tekrarlanan üç oyun da, Aias'ın deliriumunun devamı, uyuşması, hafıza kaybı gibi "ne zaman? nerde? ben mi? hayır ben değil! Aias!" sözleriyle bitiyor ve bu sözler aynı zamanda sonraki takrarın başını teşkilediyordu. Dairesel ya da belki spiral bir kurgusu vardı bu anlamda oyunun.
Tekstte yüzlerce hayvanı nasıl zevkle ve doymaz bir öfkeyle ve ard arda öldürdüğünü anlatırken, kurguda da bunu tekrar ederek tam bir delirium döngüsüne sokuyordu herşeyi. Bazen ellerindeki satırlarla suratımıza ışık yansıtıp bizi kurbanmışız gibi tehdit ettikleri oluyordu.



KIRMIZI IŞIK - İNTİHAR

Beyaz ve kırmızı ışık kullanılmıştı. Hikayenin başında genel hafif bir beyaz ışık aydınlatıyordu sahnenin genelini ve intihar anlarında kırmızı spot ışık kullanılıyordu. Her üç seferin sonunda Aiaslar ellerindeki silahları diğer oyunculara vermemekte diretiyorlar, direnç gösteriyorlardı. İntihar sahnesi de takrarlardan oluşuyordu, intihar etme jestleri ve sesleri artarak tekrar ediliyor, ölmeye ve öldürmeye doyamamış Aiaslar, silahları ellerinden alınsın istemiyorlardı. Burda sanki biraz da, Aias'ı oynayan oyuncunun da kendini bu deliriuma kaptırması,oyunun bittiğini fark edememesi, diğer iki oyuncu oyundan çıkmışken üçüncü oyuncuyu ancak elinden silahını alarak uyandırdıkları izleniyordu.


SAVAŞ UÇAKLARI

Benim belki de tam olarak anlamadığım bir nokta var: Her üç tekrarın başında oyuncuların ruh halleri başa dönüyor ve absürd, neşeli bir keman sample'ıyla birlikte uzaktan geçen bir uçak sesi duyuyorduk. Tüm oyunun sonundaysa o uçak sesi yaklaşıp bir bomba atıyor, bomba patlaması duyduk. Ardındansa hep tekrar eden keman sample'ını ve parçanın devamını dinledik, kısa ingilizce bir nakarat. İngilizce olmasına rağmen sözlerini yakalıyamadım ya da ne olduğunu bilemedim fakat sanki bu uçak ve bomba sesi direkt bir savaş göndermesi yapıyordu. Şarkıysa sanki bezgin ve savaş tarafından lanetlenmiş bir savaş şarkısıymış gibi geldi bana...emin olamadım.



KAN VE ŞEHVET



İlk Aias, hikayenin bir boğanın taşaklarını kestiğini anlattığı noktasında yerden aldığı içi su dolu torbaları tam kafasının üstünde birbirlerine vurarak patlatıyor ve tüm su, çıplak bedenine boşaldığı anda üstüne kırmızı spot ışık açılıyordu. Kırmızı ışık altındaki ıslak beden "kan revan içinde" kalıyordu. Sonra pelvisten kasılmış titreyen bedeniyle, bacaklarının arasında bıçaklarını bilemeye başlıyordu ağır ağır ve şiddetle. Bir bıçak önden, diğeri arkadan gelip tam apış arasında bileniyordu. Sonra da defalarca karnına girdi o bıçaklar. Kendini becererek öldürdü sanki bir sürü kez. Ve o da kendini deştiği silahını diğer iki oyuncuya vermekte direnç gösterdi sonunda.

Şiddetin doyumsuzca ve sonsuzca ve anlamsızca loop ettiği bir kurgu, hem katil hem de kurban olan Aiaslar...


Son olarak...

Haç - ölüm ?

Kaplar - içi kırmızı dışı siyah - savaş, ölüm, tabut, yalak (çünkü öldürdüğü hayvanlar hep koyun ya da boğa ya da at ya da koç)

Bıçak, satır, kırmızı topuklu ayakkabı...

Kırmızı ışık - intihar, kan, kurban

Kahkahalar/ağlamalar - delirium

Uçak sesi - savaş..

Fakat neden 3 tane Aias olduğunu bulamadım. Nitekim 2008'de Tokyo'da oynandığı halinde üçten fazla Aias var, ordu misali, bakınız: youtube'da 2008 Ajax oyununun sonu





ve çok güzeldi!


- sevdik mi?
- eeveeeeet


(fotoğraflar flicker'dan)

almanya'nın ilk gecesi kabusu

bi kabus gördüm az evvel.
sanki adada bi yerdeydim ama benzemiyor da.
dik bi yokustan iniyorum, normal de hep girdiğim bi bahçe var,böyle yıkık dökük minik bi yer.
tam ona giricekken, bi koyun cıkıp bana 'gelmesen daha iyi! uzaklas!' diyor.
ben sasırıp uzaklasıyorum. etrafını dolaşıyorum bahçenin ve diğer tarafına geldiğimde,
benim normalde sevdiğim yıpranmış tüylü tekir bi kedi var, koca kafalı
o atlıyor bahçeden dışarı ve delirmiş gözlerle üzerime saldırıyor. ben de saldıracağını anladığım için kendimi koruyorum ama
hayvanı öldürmeye çalışıp öldüremiyorum.
indirdiğim her darbe hayvanın bi yerinin kırılmasına ya da kopmasına neden oluyor. gözlerime bakıyor şaşkınlık ve acıyla!
korkunç!
boğmaya çalışıyorum, gırtlağını yutakını falan hissediyorum avucumun içinde aaaargh gene yapamıyorum!
hayvanın durumu korkunç!
sonra burak çağırdı ve uyandım...

tuvalette kendi kendime rüyayı hatırlarken de ağladım.

çok çok korkunçtu.

o beni uyaran koyun ve bu şiddet dünkü Ajax'tan...

ama...




ama aslı astarı başka.