Thursday 24 April 2008

Göl





Aslen koşmaktan nefret eden bir gökçe olarak, nasıl olduğunu bilmesem de hummalı koşularıma devam ediyorum. Her seferinde süreyi daha da uzatıp kendimi zorluyorum sonra yarım saat falan geçmiyor suratımdaki pancar morluğu. Bitmek tükenmek bilmeyen park yolları, koşuşan ve bisiklete binen ve (ki en komiği de bu) sticklerle hızlı yürüme yapanlarla dolu: Hızlı yürüyen tombul teyzeler, bisiklete binen arı suratlı (kask ve gözlükler yüzünden) orta yaşlı erkekler, çocuklarını ve köpeklerini gezdiren genç anneler, koşan kaslı yakışıklı gay çiftler, koşan tombul gay çiftler, hızlı yürüyen yaşlı karı kocalar, birbirlerinin üsütüne zıplıyan alman köpekleri, koşan büyük popolu ve küçük popolu kızlar vs...Koşanların birbirlerine bakıp gülümsemesini çok seviyorum. 'Aynı yola baş koyduk değil mi, her yerimiz kas olacak değil mii!' ya da 'ne hissettiğini biliyorum' gibi şeyler okuyorum gülümseyenlerin gözlerinden. Birkaç kere de bisikletli bazı insanların gülümseyip 'guut' diyerek destek olduklarını biliyorum: 'Balık etli kızların kilo vermesini şehircene destekliyelim!'
Koşarken koşarken (şimdilik üç posta çıktım koşmaya. gün aşırı koşuyorum. en son performansım 15+20+20 dakika oldu) gürüldeyerek köpüren baraj sularının arkasına
beri yandan devam edeyim dedim bir de ne göreyim! Bir göl! Hem nasıl! Geniş, sakin bir göl. İçinde gezinen kuğularla. Pek güzel gün batımı izleniyor. Eyrafı ağaçlar çiçekler, ping pong turnuvası yapan orta yaş üstü, orta yaşın epey üstü ve yaşlı amcalar, bir minik büfe ve etrafta dolanan kuğularla ördekler.Sonra geri dönüş yolunda siyah dombul bir ev kedisi lütfedip bir saniye de olsa sevmeme izin verdi kendisini sonra pırdı gitti. Bu tür şeyleri işaret olarak alma eğlimi gösteriyorum. Ne klişe değil mi? 'koşu yolunda aylardan sonra, gördüğüm bir kedi bana kendini sevdirdiğine göre doğru yoldayım! Koşuyu bırakmamalıyım' gibi... Bir işe yaradıktan sonra bu tür inançlara karşı değilim valla...

Evet değilim herhalde ?..