Tuesday 9 December 2008

ha

bi an
bu ses
sütünü emen müsliden mi geliyo dedim
yok
değilmiş
betweensemtexandutopia sitesinden geliyormuş





ben
rüyamda
tipografik tasarım görmek istiyorum.
kime yazacağım bu dileğimi?
kutuya koysam gider mi bir haftada?
elden mi vemek lazım?
kimin elinden verdiğim önemli mi?
elden ele giden mektup terlemez mi büzüşmez mi?
büzüşen dilek ciddiye alınır mı?
her büzüşen dilek göze aynı gelmez mi?
o eller pudralansa daha iyi olmaz mı?

kabus numeralı sokak

gene ölüler alemi. teşvikiye'deyim. aile toplantısı var. ben dışardayken birileri ağlıyarak koşturmaya başlıyor. kafamı kaldırıyorum ve itü ototparkının yanındaki bahçenin içindeki uzun çınar ağcının dallarının arasında, ninemin omzuna yakın bir yerden kesilmiş kolunu görüyorum. ellerinin üzerindeki lekelerden tanıyıp parmağımla gösteriyorum. meğer büyük dayım, yanı ninemin oğlu çıldırıp ninemin kolunu kesip pencereden fırlatmış ve kaçmış. nerede olduğu belli değil. aileden birkaç kişi kanrevam içinde acı çeken ninemin yanında bekliyorlar bir yandan dayının tekrar gelip gene birilerine zarar verebileceğinden korkuyorlar. üst kat pencereden onların sızlanmaları ağlamaları duyuluyor. havada çıt yok, gökyüzü dijital gri. itü otoparkının girişinde bir çadır var. orası polis. çadır polisi! ben oraya gitmeyi akıl ediyorum ve durumu, takım elbiseli, çok uzun boylu çok esmer bir komisere anlatıyorum. sonra komiser annemi yanına alıp olayı anlattırıyor ama pek birşey yaptığı yok, anneme yazıldığını hissediyorum sadece. bu da işe yaramadı. her an her yerden dayı çıkabilir korkusuyla bir oraya bir buaraya gidiyoruz sokakta zombiler gibi. o sırada teomanı görüyorum duvar üstünde oturuyor birileriyle galiba. teomanın burnu yamuk, ne olduğunu sorduğumda ise. gözüne ve kulağına darbe aldığı ekstrem bir gey seks hikayesi anlatıyor bana. onu dinledikten sonra gene polislere souyorum deyıyı, etrafı dolanıyorum bulmak için ama bulmaktan da korkuyorum aslında. eve girip ninemin yanına gitmeye karar veriyorum ve aslında ninemin kesilmiş kolunu görmeye de korkuyorum. yani sürekli korkuyorum, aynı korku filmi izler gibi.
eve çıkan uzuun bir tahta merdiven var. apartıman merdiveni değil, hani itfaiye merdiveni gibi. türkçede ikisini birbirnden ayıran bir sözcük var mı yahu? krem rengi uzuuun bir merdiven. merdivenin en üst basamağıyla bir altı arasından geçerek kata çıkabiliyorsun ve çıktığın yerde de çeşitli renklerde elde yapılmış toprak kap kacaklar var. fakat çok yüksekte olduğum için sıra bana geldiğinde bu sefer de yükseklik korkumu hissediyorum ayaklarımın altında ve ben merdivenden kata geçerken merdiven uzaklaşıyor dayandığı yerden, birkaç kere denemek zorunda kalıyorum kata çıkmayı. sonunda çıkıyorum. her yer bej boyanmış ahşap bir çatı katı burası, yerde yastıkları var düz renkli. içeriye doğru yürüyorum, ninemin kolunu görmekten korkuyorum. uyandırıldım.