Monday 21 December 2009

DİKKAT AŞIRI YORUM!!

koyu ve açık alanlara bakarsak:
açık alanlar,


fotoğrafa hareketi veren, fotoğrafın derinliğinden öne doğru gelen birbirine paralel alanlar.



koyu alanlarsa


birbirlerine gergin çelik iplerle bağlıymışcasına, fotoğrafın sabit dikkat merkezini tutuyorlar.

fotoğrafın, doruk noktasındaki gerilimi işte kompozisyonun bu başarısından geçiyor. dikey sabitler kadrajın tam ortasında olsalardı, hareketi keserlerdi dolayısıyla gerilimi düşürürlerdi. makina, dalgaları tam ortadan alacak şekilde konumlanmış yani dalgalar dairesel bir harekete tamamlanıyor olmayıp, birbirine tam paralel olsalardı da benzer bir gerilimsizlik olabilirdi.

herşey hareket halinde, dolayısıyla göz hiçbir şekilde tek bir noktaya uzun süre baka kalamıyor. gözü hep dolaştırıyor kompozisyondaki hareket: belki önce dalgalar, dalgaların ardından gelen bulutlar -gökteki dalgalar- ve grili dağ öbeği,
ordan fotoğrafın bence en gergin noktası, karar anını belirleyen nokta geliyor: karenin merkezinin biraz üstünde, uzaktaki kayalık uçta patalayan dalga:





ardından gözüm ikinci sakin gerilim noktasına kayıyor: ampul.
ampul şeffaf, kırılgan ve narin. karenin gözü sanki. vahşi fırtınanın ortasında, ondan hiç korkmayan küçük cam kutu.
sonra gözüm, direğin önünde duran kayaya kayıyor. ordan masanın koyu siyah bacaklarına,
bacaklarının altından sıvışan suya, tam benim ayaklarımın önünde birbirine çarpa çarpa aptallaşıp ölen dalga köpüklerine.
ordan, dalgalara doğru giden sakat iskeleye ve tekrar dalgalara.

gözüm, yaptığı bu ilk dairesel geziden sonra bir noktadan diğerine atlamaya başlıyor. ayaklarımın altına doğru gelen sulardan kaçmakla, üzerine doğru gitmek arasında gidip geliyorum. bu da kalp atışlarımı hızlandırıyor. hızlanan kalp atışları gerginliğimi perçinliyor. garip bir heyecan. bu koşarak kaçılmasını salık veren tehlikeli perspektifin içine hızla dalmak istiyorum, karenin dondurulmuş olması bana çaresizlik hissi veriyor. sanki saldırıya uğramak istiyorum ama bunun bir fotoğraf olması beni tutuyor. fotoğrafın fotoğraf olmasından huzursuz olmak...çok saçma.

karede hiçbir canlının olmaması çok önemli bir nokta daha. burda, canlılığa dair göreceğim herhangi birşey (martı, gemi,terlik vs) bu başlayamayan ve bitmeyen kıyamet anını kesinlikle bozardı. şehveti kaçardı. dünyevileşirdi. rasyonalize olurdu ve dramatikliği klişeleşebilirdi.

son olarak: fotoğraf cem kamaoğlu'na ait.

ve burası heybeli'nin arkasındaki çam limanı.
ve çam limanı'nın, yaz güneşinin suyun derinliklerine ittiği yaban ruhunun haritası.

No comments: