Tuesday 9 October 2007

04.10.2007

Hava kapalı, sisli. Evet bu sefer artık erken davranıp 8:30’da okula gittik ve proje seçimimizi yaptık. Saat 5, ve bu saate kadar neler yaptığımızı ben pek de hatırlamıyorum. Hasta kafası da ilginç birşey gerçekten. Okulun bıdıbıdı işleri hallolduktan sonra ilaç alabilmek için 3 ayrı doktor dolaştık, birinde sigorta geçmiyordu diğeri, kapısında saat 3 yazmasına rağmen 4:30’da gelecekti, her hayal kırıklığında geri dönüp tekrar soru sorduğumuz eczaneden Zitromax lmak istedimse de reçete istediler, gerisin geri dönüp sigortanın geçmediği doktora gitiim ala ala da 10 Avro aldı zaten adam benden. Boğazım beyaz değil de kırmızı olduğu için antibiyotik vermeyeceğini söyledi. Doktorun karısı da şu bildiğimiz özdeyişten girdi:
‘ilçla bir haftada geçer, ilaçsız 7 günde’. Antibiyotik olmıyan iki ilç verdi. Ama ben bu hasta halimle, bir içi ısınan bir ürküp soğuyan hatta telaşlanıp iki yağmur yağıp sonra gene birini görüp sevinip açan kararsız Augsburg havasında dolaşınca iyice sigortalarım attı elbet! Sinirden mi sıcaktan mı hastalıktan mı sıcak geliyor!?! Neyse eve vardım, akşam güneşi yüzüme vurunca yelkenleri indirdim suya, ilacımı bile almayı unuttum. Bunca emekle aldığım ilaçlarıma aşırı inançla bağlanıp en kısa zamanda mucizeler yaratayım diyorum. Mesela yarın evden çıkmamak ama elbet evi havalandırmak... (amma virüslü bir karı oldum ben). Arkadaşlarımın adları, Sinupret ve GeloMyrtol forte (hatta bu ilaçta DIN fontu kullanmışlar gene!)

Hayır, benim anlamadığım, eve geldiğimde yerler nasıl oluyor da bu kadar tozlu,
saçlı oluyor! Hani gören de ben yokken gün boyu uzun saçlı insanlar gelip yerlerde yuvarlana yuvarlana sevişmişler sanır!
Şimdi hasta hasta geldiğim evimde, kıçımı tekerlekli sandalyeden kaldırmadan dolanıyorum odanın içinde.arada kalkıp dans ediyorum, nefes almama yardımcı oluyor. Evet.


...


Günün cümlesi:

Zavallı Güliz arkadaşımız, eve geldiğinden beri odasında bir sandalye olmamasından yakınmaktadır. Yapması gereken tek şey bunu kapıcıya bildirmektir, gel gelelim kapıcı yalnızca almanca bilmekle kalmayıp bir de sadece sabah 9 ila 10 arasında ulaşılır konumdadır! Günlerce kara kara düşünen Güliz çareyi, söyleyeceği cümleyi ezberlemekte bulur, böylece kapıcıyı gördüğü yerde yapıştıracaktır cümleyi. Öyle de olur, Güliz ve kapıcı asansörde karşılaşırlar ve Güliz gerisin geriye kendisine yapışan cümleyi, yani günün cümlesini söyleyiverir:

Ich bin nicht stuhl!
(ben sandalye değiim)(ama gene yanlış gramer)

Kapıcıysa ona akıcı bir ingilizceyle, Pazartesi sabahı gelip alabileceğini söyler.

No comments: